Gittiğim şehirler arasında Prag’ın benim için ne kadar anlamlı ve özel olduğunu anlamışsınızdır yazılarımdan :) Ama sanmayın ki kalbimi fetheden tek bir şehir var. Londra ve Amsterdam’da kolaylıkla beni kendine hayran etti, Wroclaw yaşamak için seçebileceğim yerler arasında ama öyle bir şehre gittim ki, bende yeri çok ayrı. Daha doğrusu şu ana kadar kendisi ile aynı kategoriye koyabileceğim başka bir yer olmadı. Bu şehir: Salzburg!
Aslına bakarsanız, Salzburg’u bu kadar sevmemin sebebi belki de biraz tesadüflere dayalı. Her şeyden önce buraya gelmemiz bile bir tesadüf. Programımızda Viyana vardı ama daha yakın olduğu için Salzburg’u tercih ettik. Geldiğimiz gün tam otelimizin olduğu sokakta bir sokak festivali olması, festival sırasında yağmura yakalanınca sığındığımız küçücük tentenin altında tanıştığımız insanlar, onlarla beraber gök kuşağını aramaya çıkmak, sabah kahvaltısında bize şehirdeki en iyi manzarayı görebileceğimiz yeri anlatan yan masamızdaki adam… Güzel insanların olduğu güzel bir şehir Salzburg. İşte bu şans eseri katıldığımız festivale ait resimlerimiz ;)
- Linzergasse festivali için keyifli bir görsel hazırlamışlar
- Festival sokağını çok keyifli süslemişler
- Linzer Gasse festivalde en az 3-4 farklı sahne kuruluydu
- Sokağın başındaki ana sahne, Rock’n’roll baby!
- Linzergasse’deki festivalde bira içmeli :)
- Bu festival çok keyifli :)
- Yerel biralardan tatmaca
- Bir anda yağmur yağıyor, eğlenmeye devam :)
Bu arada biz Hotel Hofwirt’de kaldık ve iyiki de kalmışız. Temiz ve lokasyon olarak çok güzel bir otel. Hem merkezi, hemde kahvaltısı güzel :) Salzburg, Unesco tarafından korunan da bir şehir. Hafta sonunu geçirecek, Münih’ten gidip gelmesi kolay olan bir yer aramasaydık muhtemelen buraya gelmeyi akıl edemezdik. Oysaki bence mutlaka görülmesi gereken bir şehir. Küçük olduğu için gezmesi de çok kolay. Bir hafta sonu yetip, artacaktır. Vurgulamakta yarar var Salzburg aynı zamanda Mozart’ın doğduğu yer. İşte sizler için seçtiğimiz görülmesi gereken yerler:
- Şehrin ortasından geçen Salzach Nehri insana huzur veriyor.
- Straats Brücke girişinde, çok hoşuma gitti :)
- Bu şehirde Avrupalı pek çoğu gibi bisiklet kullanımı konusunda iddalı
- Yerel kıyafetler, ne güzel sergilenmişler
- Mimarinin çok güzel olduğunu kırk kere söyleyebilirim
- Salzburg’da daracık ara sokaklar
- Salzburg sokaklarına hayran kaldım diyebilirim
- Salzburg tepesine çıkıp şehre bir bakalım dedik
- Salzburg yemyeşil bir şehir
- Şirin kafeler dolu bu şehirde
- St. John on imberg, romantik bir kilise olarak tanımlanıyor
- Altermarkt ya da eski pazar meydanı
- Biz İstanbullular için her gidilen şehirde ya bir Bağdat Caddesi ya da bir İstiklal Caddesi vardır. İşte Salzburg’un İstiklal Caddesi: Getreidegasse. Ayrıca Mozart’ın doğduğu evde bu cadde üzerinde bulunuyor. 8 numaralı bu binayı kaçırmanız mümkün değil!
- Caddenin sonunda dışarıdan çok havalı gözükmemesine rağmen içinde Sazlburg’un gizli sanat hazinelerinden birini barındıran St. Blaise Kilisesi var. Yeme-içme fotoromanına göz attıysanız enfes atıştırmalıkları ile Carpe Diem’in hemen kilisenin karşısında konumlandığını söylemeden geçemeyeceğim.
- St. Blasius Kilisesi, Getreidegasse’nin sonunda sırtını Mönchsberg dağına yaslamış
- Goldgasse, hediyelik eşya almak için uğranmalı
- Makart Steg, “sallanan köprü”, 2 kere yıkılıp yeniden yapılmış
- Makart Steg ve Salzach Nehrinin muthiş uyumu
- Makart Steg, kilitler dilekler için, yanımızda kilit yoktu ama dileklerimizi paylaştık
- Salzburg ünlü müzisyen Mozart’ın doğum yeri aslında. Şehirde Mozart’ın adını taşıyan pek çok yer bulmak mümkün.
- Örneğin bu köprü :) Art Nouveau tarzında, 1903 yılında yapılmış ve adını Mozart’tan almış. Salzach Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlayan bu köprü yalnızca yayaların kullanımına açık.
- Yada bu okul :) Adını Mozart’tan alan bu üniversite tabii ki dünyanın önde gelen konservatuvarlarından birisi.
- Kapitelplatz katedrali çevreleyen üç büyük meydandan biri. Resmin ortasında gördüğünüz altın küre ise Salzburg’ta halka açık yerlerde sanatı teşvik etmek üzere yerleştirilmiş. Eser Stephan Balkenhol’a ait.
- Residenzplatz, Residenz çeşmesi
- St. Margaret’s Chapel, sırtını dağa yaslamış başka bir küçük kilise
- St. Peter’s Mezarlığı
- Steigl Keller, yerel biraevlerinden. Manzara eşliğinde bir keyfi, daha ne olsun
- Mirabell Sarayı ve bahçeleri, saray 1606’da inşa edilmiş
- Mirabell Bahçelerinden sanat çalışmaları
- Parlament Mavisi Bir Gece, şehrin her hali enfes. Bu renk karşısında kelimeler kifayetsiz kalıyor. Gerçekten enfes bir manzara.
- Salzburg’a yazın en uzun günlerinde gitmek ideal bir karar :)
- Salzburg’un gece manzarasına doyamadık
Festivalde eğlenip, şehri gezerken iyice yorulduysanız yada bizim gibi lezzetli yemekler yeme peşindeyseniz, bir şeyler atıştırmak için duraklamanın tam vakti olabilir. Sizi temin ederiz hayal kırıklığına uğramayacaksınız. Biz bir gün içerisinde 3 farklı mekan gezdik ve hepsini de çok beğendik. İşte uğranması gereken mekanlar:
- Cafe 220
- Bu cafenin herşeyi tatlı
- Cafe 220’de bademli tart yemek şart!
- Cafe Bazaar
- Cafe Bazaar’da Ronnefeldt çayı buldum :) Aynı zamanda şehrin en iyi kahvesinin burda olduğu iddia ediliyor.
- Cafe Bazaar, kahvaltı için gitmeli
- Cafe Bazaar, bir sürü kahvaltı seçeneği var. Enfes
- Carpe Diem Fingerfood, Gtreidegasse’nin sonunda
- Carpe Diem Fingerfood Cafe
- Carpe Diem Fingerfood, hepsi birbirinden lezzetli tadımlık “fingerfood”lar
- Carpe Diem Fingerfood ve mutlaka şarap
- Stiegl Keller
- Stiegl Brauerei, yerel biraevi- manzarası süper !
- Steigl’de yerel bira keyfi